10 Ocak 2014 Cuma

Yeni bir yıl..




Yine bir yıla girdik. İnsanlara zorla yeni yıl kutlatıyorlar farkındayım. Direnin, yılmayın. Yılbaşına yapayalnız girenler, tebrikler ikramiye kazandınız. Yeni yılda en güçlü sizsiniz ve kimseye ihtiyacınız yok. Yeni kararlarınız yok. Kendinize verdiğiniz tutamayacağınız sözleriniz yok. Ben yılbaşına yalnız giremeyenlerdenim.

Kötü alışkanlıkların başında kendine yalan söylemek geliyor. Yılın başında dolan spor salonları ya da sahillerdeki koşu alanları buna örnek. Eğer hayatınızı değiştirmek için bir karar verecekseniz bunu yılın ortasında yapın. Şimdi sakince 31 aralıkta nerdeyseniz orda olun ve orda kalın. Hiçbir şey değişmeyecek. İçtiğiniz bira bile aynı kalacak. Çünkü siz insanlar monoton yaşamayı seviyorsunuz ve ister beğenin ister beğenmeyin bu böyle sürecek.

Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark ederseniz durmayın. Çünkü o şeye siz sebep oldunuz. Ellerinizi kirletmeye kendinizden başlayın. Acımasız olun. Hayata ayak uydurun. Biz hayalperestler bu konuda iyiyiz. Hayata ihtiyacımız yok çünkü tatmin duygusundan yoksun değiliz. Eğer hayalperest değilseniz çok yakında bir konuda başarılı olacaksınız.

2014 herkese sağlık, mutluluk ve bir kaç kadehlik dert getirsin.


9 Mayıs 2013 Perşembe

Kayıp oyunlar




Mia bir mim yapmış. Çocukken oynadığımız oyunları anlatacağız. Bilemiyorum şimdi düşününce çok uzaklar. Futbol dışında bir şeyler anlatmak gerekirse, saklambaç vardı. Bir şeyleri saklamadan önce kendimizi saklamayı öğrenmiştik. Eğer etrafınızda bir kız çocuğu varsa evcilik oyununa kıyısından köşesinden dahil olurdunuz. Büyümeyi bir şey sanmak. Bir an önce büyümek istemekti evcilik. Çok sıkıcı bir oyundu. Boş bir fincandan çay içiyor gibi yapmaktı. Söylediğimiz yalanlara kendimizi inandırmaya çalışmak o zamanlardan gelen bir alışkanlık olsa gerek. Hüüp. Çok güzel olmuş. Ne yazık ki tadının farkına bile varmadığımız annelerimizin yemeklerine defalarca çok güzel olmuş dedik. Oysa sadece bir alışkanlıktı bu.

Körebe vardı. Kör yaşamaya orada alıştı bazıları. Gözlerini açsanız da göremediler artık. İnsanların yüzlerine bile bakmamaya başladık. Sesimiz çıktı sadece, aklımız hep başka yerdeydi. Sıcak soğuk vardı. Bir şeyler saklar sonra sıcak soğuk demeye başlardık. Hakimiyet duygusunun tadını aldık bu oyunla. Bazıları çok sevdi bu duyguyu ve hayatının merkezine aldı. Kontrol etmek istedi. İlişkisini, çevresindekileri, ailesini, herkesi.

Oyunları düşününce hep güzel anılar gelir aklımıza. Ama güzel anılar her zaman acıtır aslında. Kayıplarımızdır onlar bizim. Kaybetmeye çok erken alıştık biz, tutamıyoruz artık hiçbir şeyi.


Sanırım birilerini yazmak gerekiyormuş. Mirage ve Ella ne derler bu işe merak ettim. Mimleyelim bakalım.


22 Nisan 2013 Pazartesi

Her şey yolunda




İnsanlar kandırılarak büyür. Masum ama tehlikeli yalanlar içinde. Küçükken benim zeki çocugum, güzel kızım, akıllı oğlumsundur genelde. Sonra büyürsün. O kadar da zeki değilsindir fark edersin. Belki de zekisindir ama o kadar yakışıklı değilsindir. O mükemmel çocuk değilsindir. İşte o anda başlarsın her şey yolundaymış gibi davranmaya. Bozuntuya vermezsin. Sanki hep farkındaymışsın gibi sırtlarsın bu hayatı. Bir bir gelmeye başlarken darbeler, devam edersin yürümeye. Bazen çevrendeki herkesi mutluluklara tutunurken bulursun. Bir çukurun içine düşmüşsün sen. Düşmüşsün. Ellerin bağlı, gözlerin kapalı. 

Uykuların parça parça dağılır gecelere. Rüyalarında titrer dişlerin. Ellerin terli uyanırsın her sabah. Yine mi aynı güneş? Umut yok. 

Kendine üzülürken her şey yolundaymış gibi yaparsın. Selamla insanları. Mutlusun onlar için hiç olmadığın kadar. Hep mutlusun. Dönüp sana bakmaya yeltenemez gözlerin. Mutlusun çünkü halihazırda. Unutma, her şey yolunda.