23 Mart 2013 Cumartesi

Cool'luktan Asosyalliğe




Cool olmak son derece etikili ancak bir o kadar da tehlikeli bir durum.
"Nasıl yani Buk nasıl nasıl nasıl anlat bize ?" dediğinizi duyamıyorum çünkü kimse demeyecek, olsun. Örneğin o kadar cool'um ki bu yazıyı birilerinin okuması için ekstra çaba göstermeyeceğim.(facebookta paylaştı) Bu cool hareketim yazımı Matrix'in 0100010101 leri arasına gömecek. Ancak ben "hah onlar kaybeder" diyeceğim. İşte hayatın içinden ufak bir cool kesit. Denge, momentum, statik, kuantum bu işin içinde hepsi var. Eğer ayarı kaçırırsanız bir odanın içinde klavyenizi öperken bulursunuz kendinizi. Dikkat etmek lazım. Pişman mıyız? Tabiki değiliz. Pişman olmayı sevmeyiz. Cool'uz çünkü biz.

Önce cool olunur, aynanın karşısına geçilir "hah cool'um ben" denir. Sonra okula gidilir, kimseye selam verilmez, sürekli öne bakılır, kürsü çaprazda kalırsa da gerekirse duvara bakılır. Bu tavırlar insanlar tarafından merak edilir. " Ne ayak bu yea?" şeklinde. Şansınız varsa biraz da eliniz yüzünüz düzgünse kimsenin konusamadığı gizemli erkek/kız olursunuz. Ancak zaman ilerler ve ilerledikçe bir kaç kişiyle tanışmanız gerekir. İnsan doğasının bir gereğidir bu. Sizin normal sadece cool bir insan olduğunuzun belgesidir.
Ben konuşmadım.. İşte şerit burda koptu. Güneş doğudan battı, büyükayı takımyıldızında gruplaşmalar yaşandı artık her şey değişmişti. Gel gelelim benim bu duruma uyum sağlamam her şeyi iyice çıkmaz bir hale soktu. Hali hazırda bitiklerden oluşan arkadaş çevrem, gün içinde harcayabileceğim düşük kotalı enerjim ve salondaki panjurun bozulması da tabiki bu durumlara önayak oldu. Yaşam alanına güneş girmeyen bir insanın ne kadar tehlikeli olabileceğini o an anladım.

Ne olursa olsun, her gün yeni bir güneş doğmuyor aynı güneş doğuyor.. O yüzden umut yok. Sonsuza kadar bitik bir insan olarak arkadaş çevremle müthiş bir uyum içinde yaşayacağım. Hiç yokla aynıdır.


Take care.

21 Mart 2013 Perşembe

Kadınların şerefine !



Bazen hayatın sana çizdiği yolları göremediğin için ertelenirsin. Ertelemeleri kimse sevmez. O yüzden o yolları reddettiğini söylersin genelde. Kim kaçırdığını kabullenir ki? Bazen de kendini beğenmişliğinden yalnız kalırsın. Sahipsiz bir bavul gibi açık arttırmanı beklersin. Ucuza gideceğini kabullen. Kimse içinde ne olduğunu bilmediği bir bavula fazla ödemez. Kimsenin neler hissettiğini bilmediği bir insana fazla değer vermeyeceği gibi. Seni iyi tanıdığından kendini önemli hissetmen. Kendini bilmen. Aslında her şey de kendinle ilgilidir genelde. Kendine iyi bakarsın, kendine gelirsin, kendin istersin. Ama böyle olsun istemezsin. Hiç böyle olsun istememiştin. Koyu renkli duvarına dikilir bakışları odanın. Kendi kendine bakar gibi. Sonunu beğenmediğin her hikaye gibi bunu da sevmemiştin yine. Kasılır kanatların. Uçamadığın her gün gibi gökyüzüne yine dargınsın. Kadınlar, onlar hep dargınlar.

Kadınları dinlemek kolaydır. Kadınları ezberlemek kolaydır. Anlattıklarıyla yazarlar kendilerini iyi dinlerseniz. Duymanızı istedikleri kadarını anlatırlar o yüzden. Yazılmak istedikleri gibi anlatırlar. Anlaşılmayan şey yazının hep onlarla alakalı olduğudur. Bir kadının hayatına girebilirsiniz ama hikayesine giremezsiniz. Bu yüzden hep yalnızdır aslında kadınlar. Her erkek bir parça girmek ister o satırlara. Yazılmak ister bir hayatın arasına. Olmaz. Kadınlar kendini yazar, kendine yaşar. Bize de şerefine içmek kalır sığamadığımız o satırların. Bazen her şey yolunda gider. Güneş istediğiniz gibi doğar, bulutlar sizin için sıralanır, rüzgar beklediğiniz yönde eser. Sakince koynuna sokulan dalgalar gibi kayalıkların, kendini bırakır kadın. Güvendikçe açar kalbini. Adımlarınıza dikkat edin.

Etrafta kırılacak çok şey var.